Sihirbazlık Sanatı, yani İllüzyon Sanatı ‘nın tarihinin, tarihçesinin detaylıca incelediği bu yazıdan keyif alacağını düşünüyoruz.
Tiyatrodan çok daha önceden beri dünya tarihinde var olan ve başlangıcında mistik çerçevelerin hakim olduğu sihirbazlık sanatı, tarih içinde pek çok uzun süreli duraklama dönemleri yaşamış ve 19. yüzyıldan itibaren kendisine ifade özgürlüğü bulup, önce bilimsel işlerle ve sonra da 20. yüzyılın başından itibaren “sahne sanatı” niteliği ile kendisini tanımlamıştır.
Dilimizde, sihirbazlık sanatını tanımlamak için “hokkabaz”, “illüzyonist”, “gözbağcı” terimleri de kullanılmaktadır. Sihirbazlık sanatına yakıştırılmış sıfatlardan gözbağcılık, sihirbazlığı sadece göz yanılsamalarına dayanan bir beceri gibi tarif etme alışkanlığının ürünüdür. Öte yandan malesef ki illüzyon kelimesi, ilizyon, illizyon, ilüzyon ve benzeri şekillerde sürekli yanlış yazılmaktadır. Doğrusu “illüzyon” dur.
İllüzyon sanatı, insanlık tarihi kadar eskilere dayanır. İllüzyon veya dilimizdeki yaygın söyleniş biçimiyle sihirbazlık, eski uygarlıkların saygın bir meslek dalı durumundaydı. Bilhassa Mezopotamya yöresinde, günümüzden binlerce yıl öncesinde kurulmuş bulunan o devrin önemli uygarlıkları, Sümer, Elam, Akad gibi toplumların sihirbazları yazılı tarihe geçecek kadar ün kazanmışlardır.
Sihirbazlık denilince akla ilk gelen uygarlıklardan biri eski Mısır medeniyetidir. Eski Mısır döneminde sihirbazlık doruk noktasına ulaştı. Bilinen illüzyon tekniklerini uyguladıkları halde, kendilerinde tabiat üstü kuvvetler varmış gibi empoze eden ve bunda da başarılı olan eski Mısır sihirbazları, sırlarını kimseye vermezlerdi. Bunlardan bazıları, güvendikleri gençler yetiştirmiş, sanatlarını bunlara devretmişlerdir. Çoğu ise sırları ile birlikte ölüp gittiler.
Eski Mısır sihirbazlarının şöhretini asırlar boyunca gündemde tutan olay, hiç şüphesiz, kutsal kitaplarda anlatılan Hz. Musa ile Firavun’un sihirbazları arasında cereyan etmiş ünlü mucize hadisesidir. Bilindiği gibi Hz. Musa, Firavun’u Allah’a inanmaya davet ediyor. Firavun ise Musa’dan Allah’ın gerçekten elçisi olup olmadığının ispatını istiyor. Hz. Musa o anda elindeki değneği yere bırakıyor. Değnek yılana dönüşünce Firavun etkileneceği yerde kahkahalarla gülüyor ve bunun basit bir sihirbazlık olayı olduğunu, mucizeyle alakası bulunmadığını söylüyor. Çünkü Firavun aynı oyunu, sihirbazlarından defalarca seyretmiştir. Hz. Musa’yı küçük düşürmek amacıyla sarayında topladığı usta sihirbazlardan bu numarayı yapmalarını itiyor. Bütün sihirbazlar ellerindeki değnekleri yere bırakınca hepsi yılana dönüşüyor. Ne var ki Hz. Musa’nın yılana dönüşmüş olan değneği diğerlerini yutunca, sihirbazlar şaşırıp kalıyorlar. Zira onların yaptığı, illüzyon tekniği uygulanmış bir oyundu. İllüzyon tekniklerini iyi bilen ve Musa’nın gösterdiği olayı illüzyonla gerçekleştirebilmenin imkansızlığını çok iyi takdir eden sihirbazlar, Hz. Musa’nın gerçekten bir mucize sergilediğini hemen anlıyorlar. Firavun, illüzyonun yabancısı olduğu için, meydana gelen olay onun açısından sıradan bir sihirbazlıktır ve tüm sihirbazlar bunu yapabilirler… Bu sebeple Hz. Musa’nın mucizesine inanmamıştır.
Aslında bu olgu günümüzde de devam ediyor. İllüzyon sanatı, birtakım sistemler zinciridir. Teknik bir oyun çok iyi sunulur ve seyredenleri etkilerse ortaya iki netice çıkar: Sunucu, gösterdiği olayın aslında göz yanılmasına dayandığını, sistem üzerinde çalışan, kabiliyeti olan her insanın bunu becerebileceğini açıkça söyler. Yahut da tam aksa yapılır, meydana gelen olayın kendinde var olan birtakım gizli güçlerle gerçekleştiğini empoze eder. Ne yazık ki illüzyon teknikleriyle çalıştıkları halde, kendilerinde doğaüstü kuvvetlerin var olduğunu söyleyenler tarih boyunca hiç eksik olmadılar. Böyle kişiler günümüzde de faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bunlar evliya, ermiş ve hatta peygamber olarak tanınıyor, halkı sömürerek refah içinde yaşıyor, hak etmedikleri saygınlıklar kazanıyorlar. Oysa dürüst davranan sanatçı hor ve hakir görülüyor.
Çok eski devirlerden kalma bazı yazıtlarda sihirbazlık gösterilerinin anlatımlarına rastlanmaktadır. Aslı Berlin Devlet Müzesi’nde bulunan bir papirüs, ilk illüzyon gösterisinin gene eski Mısır’da gerçekleştirildiğini günümüze iletmiştir. Papirüste yazdığına göre, Dedi adında bir illüzyonist, çeşitli hayvanlar kullanarak firavun Keops’un huzurunda gösteri yapmış. Dedi’nin gösterisi firavunun o kadar hoşuna gitmiş ki sanatçıya çeşitli ihsanlarda bulunmuş ve hayatının refah içinde yaşamasını sağlamış. Dedi, tüm Mısır’da illüzyon gösterileri tertipleyerek meşhur olmuş. Ms. Westcar tarafından bulunmuş olan papirüste milattan yaklaşık 2800-2400 sene önce yaşamış olan Mısırlı büyücülerin marifetleri anlatılır. Milattan 1500 yıl önce, Hz. Musa’nın mucizelerine karşı koyabilmek için Firavunun büyücülerinin yanılsama sanatının tekniklerini kullandıklarını da bilmekteyiz. İllüzyon sanatı, ilk çağlarda tabiat üstü güçlerle icra edilen bir uğraşı şeklinde tanıtılırdı. İllüzyonu ciddi bir çehreyle ve bugün bilinen tavrı ile tiyatro sahnesine çıkaran kişi Fransız Robert Houdin’dir.
Elbette sihirbazlık gösterileri sadece, efendilerinin itibarını Peygamber karşısında korumaya çalışan bir takım büyücülerin tekelinde değildi. Antik Yunan ve Roma’da gezgin sihirbazların yaptıkları “hokka oyunu” gösterisini Alciphron M. S. 200 yılındaki bir mektubunda anlatır. Bir baraj projesiyle sular altında kalan, Mısır’ın Beni Hasan vadisinde bulunan eski bir mezar duvarı resminde Hokka Oyunu“ yapan bir figür vardır. Hokka oyunu, sihirbazlık oyunlarının en eskisi, belki de ilki olarak bilinir ve Hindistan’dan kaynaklandığına inanılır. Bu oyun, üç kupa ve bu kupalara sığabilecek çapta üç topla, masa başında yapılır. Oyun el çabukluğu prensibi üzerine kurulmuştur. Kupalar ağızları masaya dönük olarak yan yana dizilir, içlerine toplar konulur. Toplar, sanatçının ustalığına göre çeşitli varyasyonlarla kupalar arasında gizli olarak adeta seyahat ederleri Kah tek kupa içinde toplanırlar, kah tüm kupalara yayılırlar. Sonunda ya kaybolurular yahut da olduklarından fazla büyürler. Ortaçağ Avrupasının tüm panayırlarında hokka oyunu sunan sanatkarlar eksik değildi. Hokka oyunu, ülkemizde de bilinen eski oyunlardan biridir.Fizik ve kimya gibi bilimler illüzyon alanında yeni gelişmelere yol açtı. Panayır sanatçıları hokka oyunu yanında bazı değişik oyunlar da sunmaya başladılar. Gene de bu dönemdeki gösterilerin çoğunun el çabukluğu becerisine dayandığını söylemek gerekir.
Ortaçağ sanatçıları arasında, kendi geliştirdiği prensiplerle panayır sanatçılarından ayrılan ve Kral Arthur’un desteğini görmüş en ünlü kişi, İngiliz sihirbazı Merlin’dir. Adı efsanelere karışmış olmakla birlikte illüzyon tarihinin gerçek illüzyonistlerinden biridir. Ortaçağın sonlarında bazı mekanik prensipler illüzyon sanatına hakimiyet sağlamaya başladı. İllüzyon sanatı alışılmış kalıpların dışında bir gelişim kazandı. Çünkü o dönemlere kadar sanatçılar açık havada çalışan ve çoğunluğun, arkasını sahne olarak kullandıkları arabalarla diyar diyar dolaştıkları bir görünüm içindeydi. Teknikler geliştikçe illüzyonistler atılım yapmak gereğini duydular. Çünkü gösteriler halkın alıştığı kalıpların dışına taşmağa başlamış ve ilgi çekici bir duruma gelmişti.
- yy’da illüzyon Çin’de en sevilen gösteri sanatlarından biri durumuna gelmişti. Çinli bir illüzyonist Pu Chu-Ling uzun yıllar gösteriler yaparak ünlü oldu ve meslek hayatının sonlarında “Hayaller Kitabı” adıyla bir kitap yayınladı. Burada hem meslek hayatını anlatıyor ve hem de bazı oyunları hakkında bilgi veriyordu. Kitabın en ilgi çekici bölümü, “Hintli Fakirlerinin İp Oyunu” idi. Pu Chu-Ling bu oyunu devamlı olarak sunmuş ve büyük ilgi görmüştü. Çinli illüzyonistin bu kitabı batıya ulaşınca, batılı sanatçılar tarafından büyük bir ilgi ve biraz da hayretle karşılandı. Batı dünyasına uzak kalan Çin gibi bir ülkede böyle ciddi çalışmalar yapılıyor olması, Avrupa ve Amerikalı illüzyonistlerin harekete geçmesini sağladı.
Heller adlı Amerikalı bir illüzyonist Hindistan ve Mısır gibi, illüzyon mesleğinin kaynaklandığına inanılan ülkelere seyahatler yaptı. Amacı, kutsal kitaplarda anlatılan Hz. Musa’nın yılan olan değnek ve Hint ip oyunu numaralarının aslını araştırmaktı. Çünkü bu oyunlar batıda gerçek doğaüstü güçlerle yapıldığına inanılan olaylardı. Tabiat üstü kuvvet diye bir kavramın bulunmadığı Heller’in gayretleriyle ilk ispatını duyurmuş oldu.
- yüzyıla kadar olan belge azlığı aradaki yüzyıllarda sihirbazlık sanatının icrası hakkında bilgi edinmemizi zorlaştırmaktadır. Şüphesiz, sihirbazların pek çok defa büyücü sanılarak cezalandırılmış olmaları onları uzun süre, sanatlarının icrası ve tanıtımında gölgede kalmaya itmiştir: Hieronymus Bosch’un ünlü tablosu bize “hokka oyunu”nun Ortaçağ ve hemen sonrasındaki sunumu hakkında bilgi verir. 1584 yılında önce Fransa’da J. PREVOST tarafından dünyanın ilk sihirbazlık kitabı “La Premiere Partie des Subtiles et Plaisantes Inventions” yayımlanır, hemen ardından aynı yıl İngiltere’de R. SCOT ünlü “The Discovery of Withchcraft” adlı eserini yayımlar, bu sayede sihirbazlık sanatı geniş kitlelere ulaşmaya başlar.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, eski Türk seyirlik oyunlarının belki de en ilginci olan ve şenliklerdeki gösterilerde önemli bir yer tutan Hokkabazlık sanatı, bir yandan Usta ve Yamağı arasındaki söyleşmeleriyle bir çeşit Ortaoyunu olarak sunulurken, öte yandan da elçabukluğu yönü ile bir hüner gösterimi olarak kabul görmekteydi.
1840’larda Fransız Robert Houdin adında bir genç illüzyon sanatına yepyeni bir ruh getirdi. Onun gayesi, tiyatro sahnesinde alışılmışın dışında yepyeni bir sanat sunmaktı. Halk, şimdiye kadar gördüğü sanatçılardan daha enteresan bulduğu bu sanatçıyı çok tuttu. Houdin, illüzyon sanatını, getirdiği yeniliklerle seçkin denilen halk kesimine kabul ettirdi. Fransız kralı Louis Philippe 1845 yılında izlediği Houdin’in gösterisi sonunda ona madalya vererek ödüllendirdi. Bu olay büyük yankılar yaptı. Netice itibariyle illüzyon sanatında yapmış olduğu büyük atılım, Robert Houdin’i modern illüzyonun babası ünvanına kavuşturdu.
Dünyaca ünlü illüzyonistlerin başında gelen diğer bir sanatçı Houdini’dir. 1874 yılında Macaristan’da doğan Houdini, küçük yaşlarda ailesiyle Amerika’ya göç etti. İllüzyon sanatına ilgi duyan Houdini, adını, Robert Houdin’den esinlenerek değiştirmiş ve Harry Houdini olarak tanıtmıştır. Bilinenlerin tam tersine Houdin ve Houdini iki ayrı illüzyonistir. Houdini takdim ettiği akıl almaz hünerlerle halkın nazarında efsaneleşirken illüzyonist olduğunu her fırsatta söylemiş, kendisinde doğaüstü güçlerin bulunmadığını daima açıklamıştır. Aynı zamanda, illüzyon tekniklerini kullanarak kendilerinde üstün güçler bulunduğunu iddia edenlerin mesleklerini düşürmek için mücadele etmiştir. 31 Ekim 1926 tarihinde, müthiş bir apandisit krizine rağmen sahneye çıkmış, programını başarı ile tamamladıktan sonra bitkin bir durumda hastaneye kaldırılmıştır. Ne yazık ki kurtarılamamıştır.
Aynı dönemler içinde ABD’li Harry Kelar (1849-1922), İtalyan Beneval (1865-1939), ABD’li Haward Thursttan (1869-1936), Harace Goldin (1873-1939), Max Malini, İngiltere’den P.T.Selbit, Hollandalı Dante, Alman Kalenag (1903-1963), Hint Sorcar(1913-1971), ABD’li Lee Grabel, Hollandalı Fred Kaps, ABD’li Daug Henning (1947-2000) illüzyonun dünyada atılan sağlam temelleri üstünde pek çok başarıya imza atmışlardır. Siegfried and Roy’un büyük hayvanlarla yaptığı şovlar illüzyonun farklı bir kulvarını işaret etmekteydi.
Modern çağda ise ilk isim 1735-1795 yıllarında yaşamış olan Amerikalı Jacob PHILADELPHIA’dır. 1750-1796 yıllarında yaşamış olan İtalyan Joseph PINETTI, İtalyan Bartolomeo BOSCO (1793-1863),Viyanalı Leopold DOEBLER (1801-1860), Polonyalı BELLACHINI (1828-1885) modern çağda sihirbazlık sanatının ilk ünlü isimleridir. 7 Aralık 1805 yılında Fransa’nın Blois şehrinde doğmuş olan Jean-Eugene ROBERT-HOUDIN çağdaş sihirbazlığın babası olarak bilinir. ROBERT-HOUDIN’e bu ünvanı, gösterisini sunarken -alışılmışın aksine- o zamanın resmi davet kıyafetini giymesi, sahnede zarif ev mobilyaları kullanması, o güne kadar sihirbazlar tarafından kullanılmış olan garip giysi ve araçlardan uzak durması, asistanı ile kavuklu-pişekar tarzı dalaşmalar yapmaması, seyircilere saygılı davranması ve gösterisini bilimsel-sanatsal çerçevede sunması kazandırmıştı.
Aynı dönemin bir başka büyük ismi ise Buatier De KOLTA (1847-1903) adındaki bir Fransız sihirbazdır; kendisi illüzyon sanatına çok değerli sahne araçları kazandırmıştır. O yıllarda Avusturya’da -iskambil sihirbazlığı oyunları günümüzde de sunulan- Johann Nepomuk HOFZINSER (1806-1874), İngiltere’de büyük sahne ustası ve illüzyon oyunları mucidi David DEVANT (1868-1936), Hollanda’da BAMBERG ailesi, Almanya’da “black-magic” tarzında gösteriler sunan BEN-ALI-BEY (1839-1928), Alman HERRMANN ailesi Amerika’da ise CHUNG LING SOO (1861-1918), The Great LAFAYETTE (1873-1911) ve HOUDINI (1874-1926) ünlenirler.
Amerikalı bu üç ünlü sihirbaz, kimliklerini gizleyişleri ve sanatlarının yaşamlarını sonlandırması ile benzeşirler: William E. Robinson Çinli kılığına girip CHUNG LING SOO adıyla ün kazanır, Londra’da, 23 Mart 1918 tarihinde sahnede, kendisine doğrultulmuş bir tüfekten çıkan mermiyi yakalama gösterisi sırasında göğsünden isabet alarak yaşamını yitirir. Doruk Ülgen’i bu gösteriyi Saba Tümer ile sergilerken bu videoda izleyebilirsiniz; Kurşun Yakalama
24 Şubat 1873’de Almanya’da Wiesbaden’de doğan Siegmund Neuberger, The Great LAFAYETTE adını kullanarak ünlü olur, 9 Mayıs 1911 tarihinde Edimbourg’daki bir gösteri sırasında çıkan yangında, gösterilerde kullandığı ve çok sevdiği atını kurtarmaya çalışırken yaşamını yitirir. Budapeşte doğumlu Erik WEISZ ise, göçmen olduğunu saklayıp doğum yerinin Wisconsin olduğunu iddia eder, Robert-Houdin’den esinlenerek kullandığı HOUDINI sahne adı ve “kaçış” gösterilerindeki başarısı ile ün kazanır, Detroit şehrinde, gösteri yaptığı tiyatronun kulisinde sohbet ettiği hayranlarından bir tanesinin karın kaslarının sağlamlığını ölçmek için attığı yumrukların ertesi gününde oluşan yaygın peritonit sonucu, 31 Ekim 1926 tarihinde hayata gözlerini yumar.
Amerikalı Harry KELLAR (1849-1922), İtalyan BENEVOL (1865-1939), Amerikalı Howard THURSTON (1869-1936), Polonya asıllı Amerikalı Horace GOLDIN (1873-1939), Polonya asıllı Amerikalı Max MALINI (1875-1942), İngiliz P. T. SELBIT (1879-1939), Hollandalı DANTE (1883-1955), Türk Zati SUNGUR (1898-1984), Rus KIO ailesi, Alman KALANAG (1903-1963), Hintli SORCAR (1913-1971), Amerikalı Lee GRABEL (1919-…….), Hollandalı Fred KAPS (1926-1980), Amerikalı Doug HENNING (1947-2000) 20. yüzyılın diğer üstün yetenekli ve uluslararası ün yapmış sihirbazlarıdır.
Günümüzün en büyük sihirbazı olarak ise, sanıldığı gibi “ünlü” David COPPERFIELD (1956- ) değil, bir başka Amerikalı, Lance BURTON (1960- ) kabul edilmektedir. David Copperfield bilimin ve tekniğin sunduğu tüm imkanlardan maddi boyutunu hiç düşünmeden faydalanarak büyük prodüksiyonlara imza atmaktadır ancak çok kuvvetli bir ekip çalışmasına sahip olduğu da bir gerçektir. Lance Burton belki David Copperfield kadar geniş projelerle gündeme gelmese de o da hatırı sayılır bir üne ve kimliğe sahiptir. İllüzyon camiasının iyi bir temsilcisidir. Ayrıca güncel olarak dünya çapında isim yapmış, illüzyon camiasında genel olarak pek de takdir görmeyen isimler David Blaine ve Criss Angel ‘dır. Popüler kültürden faydalanarak uzun soluklu başarı elde etmişlerdir.
Ülkemizden, Türkiye’den ise 2011 yılında, daha önce David Copperfield, Criss Angel, David Blaine, Penn and Teller, Jeff McBride, Mac King gibi dünyaca ünlü isimlere verilmiş olan, sihir dünyasının Oscar’ı, Merlin Ödülü’ne, Doruk Ülgen layık görülerek, “Dünyanın En İyi Sihirbazı” seçilmiştir.
Aşağıdaki videoda ise Doruk Ülgen’in bir televizyon programında ” Türkiye’de illüzyon sanatı nasıl gelişir ?” sorusuna verdiği cevabı izleyebilirsiniz. Bu cevabın verildiği zamandan bu yana malesef olumsuz yönde pek çok gelişme olmuştur. Özellikle bazı televizyon programlarının ürettiği “geçici” gündem malzemesi, altyapısı yeterli olmayan sihirbazlar, yaptıkları yanlışlar sebebiyle negatif anlamda etkiler oluşturmuştur.
Sihirbazlık dünyası içinde büyük ün kazanmış olan, yaptıkları gösteriler ile diğer sihirbazları da hayretler içinde bırakan bir grup daha bulunmaktadır. Bu sihirbazlar, ingilizce “close-up” diye adlandırılan, bizim “yakın sihirbazlık” ya da “masa oyunları” adını verdiğimiz sihirbazlık türünün temsilcileridir ve özellikle iskambil sihirbazlığında büyük ustalık gösterirler: Bu alanda XX. Yüzyılın tartışmasız en büyük ismi Dai VERNON’dur. Dai VERNON (David Frederick Wingfield Verner), 11 Haziran 1894 tarihinde Kanada’da doğmuştur. Ustalığı ve buluşları ona “The Professor” (Profesör) ve “Houdini’yi Şaşırtmış Olan Adam”lakaplarını kazandırmıştır. Bu ikinci lakabı, bir sihirbazlık oyununu en çok üç kez izlemeyle çözeceğini iddia eden Houdini’ye ünlü “The Ambitious Card” oyununu tam sekiz kez göstermesi ve Houdini’nin oyunu çözememesine borçludur. 1963 yılından itibaren Larsen Ailesi Hollywood’daki The Magic Castle’ın bir bölümünü onun ikametine tahsis etmiştir. Centilmenliği ile de tanınan ve çok sevilen Dai VERNON 1992 yılında Hollywood’da hayata gözlerini yumdu.
Sihirbazın amacı seyircisine bir oyun sunmak değil, estetik değeri olan sihirli anı yaşatmaktır ve buradaki temel ilke bu sihirli anın sadece bir bilmece – oyun sunma becerisine dönüşeyip, sanat değeri olan bir tarzda sunulmasıdır. Bu tanımdan yola çıkarsak, bizim bahsettiğimiz sihirbazlığın bir takım doğa üstü uğraşlarla hiç bir ilişkisi olmadığını, büyü, fal, medyumluk gibi konularla uğraşanlarla yollarımızın ayrı olduğu herhalde aşikar bir şekilde anlaşılmaktadır.
Yaratışması düşünülen “sihirin” yaşamla bağlantılı olduğu, kullanılan tüm sihirbazlık malzemelerinin bu anlamda yaşam simgeleri olduğu unutulmamalıdır. Aksi halde sihirbazlık malzemeleri birer basit oyuncak olmaktan öteye geçemeyecek ve yine aynı şekilde sihirbazda fazlası ile öne çıkacak bir ustalık belirtisi de, meydana getirilmesi için onca emek harcanan sihirli anı yok edecektir.
Sihirbazlık uzun bir eğitim süreci içinde öğrenilebilen bir sahne sanatırıdır. Birkaç “oyun” ya da teknik sır öğrenmekle sihirbaz olunmaz. Tıpkı bir tiyatro oyununu ezbere bilmekle tiyatro sanatçısı olunamayacağı gibi. Sihirbazlık eğitimi; sahne bilgisi, illüzyon repertuarı bilgisi, değişik mekan teknikleri, gösteri uygulama teknikleri, beden kullanımı ve beden dili, seyirci psikolojisi, ışık bilgisi, makyaj bilgisi, kostüm bilgisi, araç yapımı, sihirbazlık tarihi bilgisi gibi pek çok konuyu kapsar. Sihirbazlık kursu / eğitimi almak için yukarıdaki resme tıklayabilirsiniz.
Modern sihirbazlık yeni bir boyut, yeni bir anlam kazanmıştır. Artık sihirbaz, bir takım hileli kutular kullanan değil, herkesin dokunup kontrol edebildiği, çoğu zaman her gün kullandığımız eşyalarla da “mucizeler” yaratan bir kişidir ve bu kişi uzaktan her türşü teknik hileye uygun sahnede değil, yakınımızda da bulunabilmektedir. Böylece sihir elimizin dokunabileceği mesafeye de gelmiş, her zamankinden daha etkileyici, şaşırtıcı ve eğlendirici hale gelmiştir.
Bir başka yazımızda, sihirbazlıkla ilgili başka konularda görüşmek üzere…
Kaynakça ; Doruk Ülgen tarafından yazılan / hazırlanan bu makalede, kendi araştırmaları ve çalışmaları haricinde; Wikipedia kütüphanesi ve Dr. Selim Başarır’ın araştırmalarından da faydalanılmıştır.