Sihirbazlık sanatı diğer sanatlara nazaran sanatsal değer kazanması oldukça zor bir sanattır. Küçük yaşlarda başladığım bu sanatta, dünya genelinde tanıştığım sayısız insandan sihirbazlığın ‘hak ettiği’ değeri görmediği yakınmasını duydum, hatta ben de bu yakınmalara katılmış olsam da belli bir süre ve tecrübe takibinde bazı şeyleri kabulleniyorsunuz. Bugün değinmek istediğim konu, sihirbazlığın halk tarafından neden istenilen sanatsal değeri görememesi.
Aslında cevabı çok basit, insanlara istenilen değeri kazanmak için gerekli olan şeyleri veremiyor olması. Öncelikle artistik ve sanatsal olmayı ayıralım. Artistik değeri, izlemesi keyif veren, elegant sunumlar gösterir. Sanatsal değer ise ancak insanların duygularına ve hislerine daha derin dokunarak oluşabilir, buna sanatçının artistik değerine karşı hayranlık duygusu da dahildir. Bir gösterinin ne kadar keyiflendirici ya da artistik değere sahip olduğu, sanatsal değeri için yardım edici olsa da sonuç sağlayıcı değildir. Her ne kadar günümüzde popülerleşen yakın plan gösteriler olsa da, sihirbazlık özünde bir sahne sanatıdır. Bir gösterinin sanatsal değer görmesi için her detayıyla bütünlük içinde olması gerekir ki işte bu sihirin tıkandığı bir noktadır.
Örneklemek adına: bir piyanist bestesini piyanosunda çalar ve herhangi bir ‘ek’ e ihtiyaç duymaz. Bir ressam tablosunu bitirir, duvara asar ve işlem tamamdır. Ancak bir sihirbaz performansını sergilerken kostümünden dekoruna, müziğinden koreografisine pek çok unsuru gerçekleştirmek ve bütünleştirmek zorundadır ki bu oldukça güçtür. Bütün bunların yanı sıra, malzeme çeşitliliği, araç gereç ihtiyacı çoğu zaman bir başka tıkanıklık sebebi olur. Hayal edilen bir melodiyi piyanoda tuşlamak bir piyanist için anlık bir eylemken, bir sihirbazın hayal ettiği bir efekt için gerekli araç gereci üretmesi aylar yıllar alabilir ki yine de istediği sonuca ulaşamayabilir. Gerek malzeme, gerek gösterinin yapı taşlarını oluşturan diğer tum unsurlarda bütünlüğü sağlamak için sihirbazın artistik ve mekanik pek çok alanda kendini geliştirmesi ya da hayallerini gerçekleştirmek için gerekli fonu sağlayabilmesi gerekir. Malesef böyle bir maddi imkan ya da uzmanlaşması yıllar sürecek olan pek çok alanda çalışma imkanı sanatçıların neredeyse tamamı için realistik değildir.
Elbette bütün bu söylediklerime karşı tez olarak gösterilebilecek istisnalar mevcuttur ancak bu yazımın konusu olan, sihirbazlık sanatının talep ettiği değeri görememesi sorununu alt edecek miktarda değildir. Bu sebeplerle halkın izlediği sihirbazlık performansları ‘eğlence’ aktiviteleri olmaktan öteye gitmekte güçlük çekmektedir. Farklı tarzlarda, farklı duygu ve hislere hitap eden bu performanslar, sanatsal değer görmeleri için gerekli bütünlüğü sağlayamamaktadır. Yine bu sebeple universal bir yakınma: ‘imkan olmaması’dır ve doğrudur. İmkan olsa herkes hayran olunası bir sanatçı olacak değil elbet ancak imkanlar neredeyse kimse için yok. Mesleki açıdan baktığımda pek çok sanatçı arkadaşımın çabalarını görebilmekteyim ancak halk tarafından sanatsal değeri görmek adına bütünlüğü sağlayamadıklarını gözlemlemekteyim. İmkanlar dahilinde, bu bütünlüğü sağlayabilecek şekilde çalışmak elbette mümkün ancak bu da yaratıcılığı sınırlandırmak, sanatçının şevkini kırmaktadır.
Her şey bir kenara, sihirbazlık gösterilerinin temel yapı taşı olan ‘sürpriz’, tek seferde tüketilen bir andır. Aynı seyirci aynı performansı tekrar izlediğinde artistik ya da sanatsal değerleri takdir edebilecek olsa da şaşırma duygusunu kaybedecektir. Bu da eserlerin önemli değerlerini tek seferde tüketip kaybetmelerine sebep olmaktadır. Malesef ki bu önlemesi imkansız doğal bir durumdur.
Kısaca sihirbazlar, ses telleri kopmuş bir piyanoyu çalmaya çalışan piyanistler gibiler, ne kadar çabalasalarda o ses telleri olmadan müzik oluşmayacaktır. Malesef ki bir sihirbazlık gösterisinin sanatsal değer görmesi için gerekli teknik imkanlara ve bütünlüğe ulaşması oldukça güç. Kaldı ki halk tarafından bu sanatın benimsenmesi için bir azınlık bütün bunları başarsa da yeterli olmayacaktır, belli aralık ve sıklıklarda halkın başarılı ve bol çeşitli örnekler görmesi gerekecektir.
Üzgünüm dostlar, acı gerçekler bunlar. Yolun sonu için değil de, yolun kendisi için yaşadığımız bu sanata küselim demiyorum elbet. Farkındalığımızın artması için doğru tespitleri yapabilmemiz gerekir. Bu doğrultuda varsa çözümler üretebilmeli, çabalarımızı doğru şekilde yönlendirmeliyiz.
Sanatla Kalın,
Doruk Ülgen