Sihirbazın tanımı; doğa üstü güçleri olan ya da olduğunu eden kişidir. Yine de çok az sihirbaz, sanki sihir gerçekmiş gibi gösterilerini sunar. Tabii ki, her zaman bu şekilde bir sunum gerekli ya da uygun değildir, “sihir” illüzyonunu yaratmak bir şart değildir ancak bunun aksine böyle bir yaklaşımı tamamen dışlamak için de bir sebep yoktur. Büyü ve sihir aynı anlamlara geliyor gibi düşünülse de, bariz ki bizim aşk büyüsüydü vesaireydi bunlarla alakamız yok : ) Bizim uğraşımız, pozitif etki bırakan “sihir”le ilgili, yani biz kül kedisinin baloya gitmesiyle ilgileniyoruz…
Sihirbazlar, sihir düşüncesinin günümüzde gerçekçi olmadığını, çünkü modern seyircinin doğa üstüne inanmak için fazla sofistike olduğunu düşünür. Şahsen günlük monotonu geride bırakıp, çocuksu merakı, heyecanı yaşamayı her gün tercih edebilirim ve yalnız olduğumu düşünmüyorum. Bunun örneği olarak görebileceğimiz pek çok olay, Uzak Doğu dinleri, New Age hareketi, The Celestine Prophecy kitabının başarısı, vb…
Sihirbazlar aynı zamanda doğa üstü güç sahibi olma söyleminin etik olmadığını hissederler, hele ki ülkemizde… Sihirbazın amacı kendinin böyle güçlere sahip olduğuna ikna etmeye çalışmak değil, seyircinin inanç mekanizmasını kısa süreli dondurarak gerçek sihirbazmış gibi davranmaktır. Bu durumun fakirliği ve acınası bir durumu portreleyen oyuncunun seyircisini ağlama derecesine kadar etkilemeye çalışmasından bir farkı yoktur. Film bittiğinde, onun deniz kenarındaki büyük malikanesini ve kazandığı büyük paraları düşünebiliriz, tıpkı bir sihirbazın sahneden indikten sonra dünyaya geri dönerek sıradan bir ölümlü olması gibi.
“Sihir” illüzyonunu yaratmak kolay bir iş değildir. Seyircilerin çoğunluğu günümüzde, sihirbazların numaralar yapan şovmenler olduğunu kabullenmiştir, sihirbazların yarattığı bir algı bu aslında… Sihirbazlar yaptıkları işin “sihrini” düşürme güdüsü içindedirler, hatta kimi zaman “Bu bir illüzyon, bu bir illüzyoooon, kesinlikle gerçek sihir değil.” cümleleri dökülür sihirbazların ağzından. Sihirbazlık gösterilerinin sunumlarında çoğu zaman gizemin entellektüel tarafına dikkat çekilir. Hedeflenen duygusal tepkiler ise gülme ve şaşkınlıktır.Bunlar ilginç ve eğlenceli olsa da, spesifik olarak “sihirli” değildir.
Bu doğrultuda iyi bir ilk adım; “numara” ve “kandırma” kelimelerini elimine ederek, sihre uygun sözcükler kullanmaktır. Ya da hiç bir sözcük kullanmamak… Parmaklarınızı şıklatarak sihrin meydana gelmesini sağlamanız bile yeterli. Flourish dediğimiz havalı hareketleri üst üste yaptıkran sonra, el becerilerinize dair kimsenin şüphesi zaten kalmaz değil mi : )
İkinci adım ise sunumlarınızda seyircilerinizin duygularına dokunacak elementler kullanmanızdır, bununla ilgili yazıları blogumda bulabilirsiniz ; Sihirbazlık . Üçüncü adım ise inanç eklemek, inanmak. Tıpkı bir oyuncunun oynadığı karaktere inanması gibi. Etkili bir teknik, oyunculuktan alınma; her bir eylemi nasıl olduğundan ziyade gözüktüğü gibi düşünmektir. Örneğin sahte bir karıştırma yaptığınızı düşünmek yerine, kartları gerçekten karıştırdığınızı düşünmek, Elmsley sayışı yaptığınızı düşünmek yerine (sihirbazlık hareketi), dört adet kartı gösterdiğinizi düşünmek gibi.
Son olarak ise, tekniklerde ustalaşmak ve algı yönetimi (yanlış yönlendirme), daha çok sunum içine yerleştirilmiş yönlendirici ipuçları, illüzyonu yaratmanıza büyük katkı sağlayacaktır. En küçük flash (istenmeyen bir şeyin gözükmesi), seyircinizi gerçekliğe geri döndürür ve sihir deneyimi kaybolur. Bu yüzden sihirbazlık hata kabul etmeyen tek sanat dalıdır. Aynı bağlamda, hızlı ve anlık hareketler dikkati sihirbazın yeteneğine çeker ve sihir düşüncesinden uzaklaştırır. Yine aynı bağlamda, bir gösteriyi çok hızlı geçmek seyircinin aklını karıştırır ve sihirli anı kaçırmalarına sebep olur. Bunlar ve benzeri dikkat edilmesi gereken pek çok husus vardır ancak “sihirli an” dan, sihirden korkmamak gerekir.
Doruk Ülgen