Dünyanın En İyi Sihirbazı ödülüne sahip Doruk Ülgen ile HaberTürk Hayat için Özlem Genç tarafından yapılan röportajı aşağıda bulabilirsiniz.
Dünyanın en iyi sihirbazı” ödülünün sahibi Doruk Ülgen, illüzyonun gizemli dünyasına dair merak edilenleri anlattı. Dünyanın en iyi sihirbazı ödülüne sahip olan Doruk Ülgen ile illüzyonun gizemli dünyasında keyifli bir tura çıktım. Bu turda başlangıçlarını, başarılarını, sihirbazlığın çok yönlü oluşunu öğrendim.
Sihirbazlık tüm sahne sanatlarını bir arada kapsıyor, ne etkileyici değil mi? Doruk Ülgen’in çocukluğundan bu yana süregelen, heyecanını hiç yitirmediği ve hiç tatmin olmadığı bu güzel dünyasına konuk oldum ve çok eğlendim. Şaşırttı, güldürdü, eğlendirdi, etkiledi… Paralar ile bir gösterisi vardı ki “Gerçek olsa keşke” dedim. Ama esas olan şey şu: işine aşık bir adam. Sihirbazlığın sihirle değil daima çalışmak ve yeni şeyler öğrenmek için gayret göstermekte olduğunun altını çizdi. Bu sihirli dünyanın sırlarını merak edenler röportajımızı okumalı.
2011 yılında dünyanın en iyi sihirbazı ödülünü aldın? Bu büyük başarının hikayesinden başlamak istiyorum.
Teşekkürler. Şöyle ki; yıllardır sihirbazlığı, hokkabazlığı yapıyordum zaten. Tam “Bizi fark etmiyorlar, biz boşuna mı çalışıyoruz, bu kadar çalışmak boşa mı gidiyor?” derken maalesef kendi ülkemizde değil ama yurt dışında fark edildik. Değerlendirmeye aldılar. Ben de güzel dedim, alın. Pek de iyi sonuç beklemezken bir anda seçildik. Yani ben de durumun farkına varamadım. O sıralar çok böyle işi aşkla yaptığım zamanlara denk geliyor. Sonuçları çok umursamadan sadece daha güzel yapayım, daha iyi yapayım hırsındaydım. Çok da kazanma hırsı çalışması olmadı. Layık görüp ödülü kendileri verdiler, biz de seve seve kabul ettik tabii…
Peki nasıl başladı sihirbazlık hikayesi? Kaç yaşlarında?
Çocukluktan beri sahnedeyim. Kendimi bildim bileli sürekli bir şeyler yapmışımdır sahnede… Tiyatro yaptım, dans ettim, müzik yaptım, aklınıza gelebilecek bütün sahne sanatlarını yaptım. Kimiyle profesyonel, kimiyle amatörce uğraşırken bir gün sihirbazlıkla tanıştım. Gün o günmüş. O günden itibaren hiç bir zaman aralık vermeden sihirbazlık yapmaya devam ettim. Muhtemelen sihirbazlıkta benim için çekici olan şey şu oldu: Diğer bütün sanatları geliştirmenin sonu yok ama sihirbazlık çok yönlü bir şey. Kendinizi çok farklı alanlarda geliştiriyorsunuz. Sihirbaz pandomim de bilir, dans da bilir, ışık da bilir, fotoğraf da bilir… Aklınıza gelebilecek bir sürü şeyi bilir. Bunların karışımıdır sihirbazlık. Sihirbazlık bana çok renkli, çok eğlenceli geldi ve kendimi tatmin edemiyor olmam, kendimi geliştirebiliyor olmam beni heyecanlandırdı ki o gün bugündür hiç bırakmadan devam ettim.
İnsan sihirbaz olmaya nasıl karar verir?
Küçükken anneme hep demişim ben sihirbaz olacağım diye. Her çocuk sihirbazlara ilgi duyar. Ama sonra sihirbazlıkla tanıştığım günden itibaren, gerçekten bir gün ara vermedim. Sevmişim demek ki, bütün diğer bilgilerim bende sihirbazlıkta birleşmiş… Yani bu bir karar değil. Kendi alıp sizi götürüyor. Yani ben sihirbaz olacağım, artık bundan sonra numara çalışacağım diye karar vermiyorsun. O sizi kendi içine çekiyor. Hobi gibi başlıyor. Sonra meslek olarak devam ediyor.
Katıldığın bir televizyon programında zihin okuduğunu gördüm. Bu illüzyonun üstünde bir şey olsa gerek… Bunun adına doğaüstü güç diyebilir miyiz ?
Diyemeyiz. Çünkü doğa üstü varsa da ben henüz tanışmadım. Kendi başına yanlış bir terim. Doğa üstü olan bir şey yok çünkü bizim gördüğümüz her şey doğanın içinde. Mesela doğaüstü dediğimiz zaman olmayan bir şeyden bahsediyoruz.
Nasıl zihin okuyorsun o zaman?
(Gülüyor) Zihin okuma dediğimiz hikaye de aslında yüz okuma, beden okuma, belki biraz tahmin yeteneği gibi bir kaç farklı yeteneğin birleşerek bir gösteri formatında “ben senin zihnini okudum” diye sunulan bir şey. Ama aslında burada ”ben senin zihninde ne var, efendim çocukken hangi acıları geçirmişsin” gibi bunları bir saniyede kitap gibi okuyamam. Bu bir süreç. Bu süreç içinde bazı bilgileri siz istemeseniz de sizin beyninizden çekebiliyorum ben. Tabii düzenli çalışmayla.
Sihirbazlık kitabın hakkında neler söyleyeceksin? İsmi de “Sihirbazlık Kitabı”...
Orijinal olsun istedim. Sihirbazlık Kitabı koydum. (Gülüyor) Farklı bir isim koyabilirdik. Ben aynı zamanda pazarlama uzmanıyım. Farklı bir isimde algılamada zorluk yaşanılabilirdi. İşte Doruk’un Sihirli Dünyası gibi egolu bir isim koyabilirdim veya Sihirbazın Parmak Uçları diye vs.. (Gülüyor) Hani bunu bir roman zannedebilirdi insanlar. Bu kitap pazarlama amaçlı değil de sihirbazlık ile ilgilenen kişi bulsun, rahatça anlasın diye böyle bir isim koyduk. Güzel bir hediye de olabilir.. Hem büyükler hem küçükler, ilgilenenler alıyor. Sihirbazlıkla ilgin olmasa da bu kitabı al oku bir kere eğleneceksin. Çok farklı düşünce biçimi göreceksin. İkincisi de genel olarak hayata bakış açın değişecek. Olmayan şeylerin nasıl olur şeklinde göründüğünü görme fırsatı olcak. Keyifli bir kitap.
Dünya çapında kendini kanıtlamış bir sihirbaz olarak, yeni sihirbazlar yetiştirmeyi düşünüyor musun? Yani bir eğitim vermeyi istiyor musun?
Yani şöyle söyleyeyim; istiyorum ama hani sorunun gelişi biraz daha usta-çırak ilişkisinden galiba. İstiyorum ama yapamıyorum. Usta-çırak ilişkileri kalmadı artık.
Türkiye’de bildiğim kadarıyla sihirbazlık okulu yok, öyle değil mi ?
Yok. Eskiden sihirbazlık usta çırak diye büyüyordu. Çünkü bilgiye ulaşmak zordu. Dolayısıyla bir çırak ustadan bilgi alabilmek için hakikaten emek ve fedakarlık sarfediyordu. Artık bu kalmadı. İyi çırak, kötü çırak kalmadı. Dolayısıyla iyi çırak kalmadığından iyi usta da kalmadı. Ben çok istiyorum ama karşıma oturacak insanın en az 1 sene ben burdayım demesi lazım ki ben ona bir şeyler aktarmaya başlayayım. Ondan sonra tabii ki karar verebilir. Ömrünün sonuna kadar devam etmek zorunda değil ama hani hep böyle kısa yoldan zengin olayım, kısa yoldan profesör, doktor olayım, muhabbeti olduğu için… Hayır! Bunun da bir süreci var. İşte o sürece insanlar çok yanaşmıyor.
Peki kitabında illüzyonlarını detaylı bir şekilde anlatıyor musun?
Yani orada hiçbir şey bilmeyen, yeni başlayanların bile kolayca anlayacağı 30 tane numara var. Günlük objelerle, paralar, kalemler vs rahatça anlayabiliyor herkes, detaylı anlatıyorum. Onun dışında sihirbazlığın felsefesini de anlatmaya çalışıyorum. Kitabın sonunda ustalara saygı bölümü var. Kitaplarda çok göremiyorum. Ustalara saygı çok önemli bir şey. Ustalara saygı gösterirseniz ancak ustadan bir şey alabilirsiniz. Bu tarz değerler malesef kayboldu. O değerleri de en azından biraz aktarabilirsem yeni nesillere ne güzel olur.
Gösterilerinde unutamadığın bir anın var mı?
Çok vardır ama mesela bu soruyu sorduğun zaman hep şey geliyor aklıma. Sahnede bir hata yaptın mı? Çok hata yaptım ama mizacım eğlenceli ve samimi olduğu için hata yaptığım zaman seyirciden çok ben gülüyorum o duruma ve çok daha eğlenceli bir durum çıkıyor ortada. Ama bir hata var ki hiç unutmuyorum. Kıbrıs’ta yaklaşık 1000, 1500 kişi, protokol de var, çok önemli isimlerin içinde olduğu bir gösteri… Şimdi seyirci bir kart söyleyecek ve o kart başka bir yerden çıkacak. Çıkmadı o kart. (Gülüyor) Başka bir kart çıktı. Bozuntuya vermedim devam ettim. Şimdi bu kart çıktı ama aslında şöyle falan diye başka bir yerden kartı çıkarıcam yine başka bir kart çıktı derken 3 – 4… Baktım toparlayamıyorum: “Ve iştee bu kartlarrr” diye gösteri olmuş gibi.. Halbuki hiçbir şey olmadı. Olmuş gibi böyle bir selam verdim. Orada da seyirci “yahu bir şey oldu ama biz anlamadık” diye alkışlamaya başladılar. Onu hiç unutmam (Gülüyor)
Yeni başlayan sihirbazlara neler öneriyorsun?
Biraz da medyanın etkisiyle zannediyorlar ki işte sihirbaz olacağım, acayip ünlü olacağım, iyi para kazanacağım, kızlar hep benimle konuşmak isteyecek falan… (Gülüyor) Önce net bir karar versinler. Ben bunu iş olarak mı yapmak istiyorum yoksa hobi olarak mı yapmak istiyorum? O doğrultuda da fedakarlık yapmaya hazır olsunlar. Bizim işimizde bilgi çok değerlidir. Ben hiç unutmam çocukken bir kağıt parçasına 100 dolar vermiştim. Bu nedir ya, 100 dolara ne anlatacak ki diye kızmıştım. Ama bir süre sonra anladım ki o kağıda 100 dolar değil cebimde olsa 100.000 dolar verirmişim. Oradan aldığım bilgi çok değerliymiş. Zannediyor ki gençler ben malzeme alacağım ve o malzeme ile çok süper şeyler yapacağım. Keman alıp süper bir kemancı olamadığımız gibi iş malzemede değil bilgide, sunumda ve farklı bilgiye dayalı şeylerde.Bunların kıymetini bilerek ilerlemeleri lazım ne yaparlarsa… Gördüğüm en büyük hata o çünkü. Malzeme sahibi olma hırsı var gençlerde ya da ben ünlü olacağım gibi. O kadar kolay değil o işler. Severek ve çalışarak yapmak lazım.