Algı yönetimi hakkında, özellikle kişilerin kendi verdiklerini hissetikleri kararları yönetmek konusunda yapılmış çarpıcı bir deneyi ve sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum, hatta sizde bu yazıyı okurken bir parçası olacaksınız.
1984 yılında Daniel Kahneman ve Amos Trevsky tarafından yapılmış, ve de ekonomi biliminin temel taşlarından olan “Rasyonel Karar Teorisi”ne okkalı bir tokat atmış olan bu psikoloji deneyi, insanoğlunun karar verme mekanizmasının aslında ne kadar tutarsız olduğu gerçeğini de göstermiştir. Buyurun deneye geçelim..
Küçük bir kasabada doktor olduğunuzu ayrıca bu bölgedeki sağlık sorunları ile ilgilenen bir kurumda yönetici olduğunuzu varsayalım. Bir zaman sonra kasabaya doğru salgın bir hastalığın geldiği haberini alıyorsunuz. Ve uzmanlara göre bu hastalık yaklaşık 600 kişinin ölümüne sebebiyet verecek. Ve önünüze iki seçenek konuluyor:
a) 200 kişi kesin kurtulacak
b) 1/3 ihtimalle herkes kurtulacak ama 2/3 ihtimalle kimse kurtulamayacak, yani herkes ölecek.
Aslında çok da bir olay yok gibi, değil mi? Sonuçta anlık olarak bir karar vermek durumundasınız ve bulunduğunuz pozisyon ve hızla yaklaşan salgını da göz önüne alınca verdiğiniz karar doğru ya da yanlış olarak nitelendirilmekten uzak olacak. Çünkü anlık verilen kararlar doğru-yanlış’dan ziyade çözüm sunan ya da sunmayan olarak tanımlanabilir.
Gelin biz tekrardan karar verdiğimiz duruma geri dönelim..
Bu kararı alma konusundaki çekincelerinizi size bu seçenekleri sunanlara belirtiyorsunuz ve size başka seçenekleri sunmalarını istiyorsunuz. Bu sefer de sizlere şu 2 seçeneği sunuyorlar:
c) 400 kişi ölecek
d) 1/3 ihtimalle kimse ölmeyecek, 2/3 ihtimalle herkes ölecek
Deney Sonuçları;
Peki bizlerin bundan çıkarımı ne olmalı? Önemli toplumsal, sosyal, siyasal kararların ne derece seçeneklerin sunuluş şekline bağlı olduğu mu? İnsanların “rasyonel” seçimlerinin ne derece manipülasyona açık olduğu mu? Aslında her şeyin bize sunuluş şeklinden ibaret olduğu, bizlerin ise sadece birer piyon olduğu mu?
Karar sizlerin..